Ana Sayfa
Analizler
İngiltere Siyasi Sistemi ve 8 Haziran 2017 Erken Seçimleri
İngiltere Siyasi Sistemi ve 8 Haziran 2017 Erken Seçimleri

İngiltere Siyasi Sistemi ve 8 Haziran 2017 Erken Seçimleri

İngiltere Parlamentosu Tarihi

Asıl adı Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı olan İngiltere, anayasal bir monarşidir. Bir ada ülkesi olan İngiltere, endüstri devriminin ana vatanı ve ilk sanayileşen ülke olarak, liberalizmin ana mekânıdır. 1215 tarihli Magna Carta’dan beri parlamentonun kral karşısında güç kazanmasıyla beraber bir evrim süreciyle demokratikleşerek, kralın yetkilerini kademeli olarak kısıtlamıştır (Yayla, 2015:97-102). Magna Carta’dan itibaren, 1628 Petition of Rights (kişilerin ve mülklerinin korunmasının kanuni güvenceye kavuşması), 1679 Habeas Corpus Act ve 1688 Declaration of Rights gibi belgelerle parlamenter hükümet sistemi doğmaya, 18. yüzyıl sonlarından itibaren de somutlaşmaya başlamıştır. Liberal fikirlerin egemenliği ile karakterize olan parlamentarizm, mutlakçılığa karşı bir reaksiyon olarak gelişmiş, parlamento, zamanla sembolik bir duruma gelen krala karşı gücünü giderek pekiştirmiştir. İngiltere’de parlamenter sistem, 1688 Devrimi ile kralın keyfi yetkilerine son verilmesinden itibaren bütünüyle baskın olmuştur. Kabine, 19. yüzyıl başında kralın dolaylı yetkilerini de aşarak, Avam Kamarası’nın güvenine bağlı hale gelmiştir. Taç, bu sürecin sonunda, yetkileri yalnızca sembolik ve geleneksel anlamlar taşıyan bir makam halini almıştır (Hekimoğlu, 2009:108-112).

Parlamento, 18. yüzyılın sonlarına doğru ülkedeki en güçlü makamdır ama oy verme hakkının dar bir çevreyle sınırlı olmasından ötürü demokratik ya da temsili değildir (Yayla, 2015:102). Oy vermek yalnız mülk sahibi erkeklerin hakkıdır ve şehirlerde bu hak daha geniş kesimlere ait olsa da, kasabalarda çoğu kez yaklaşık bir düzine insan, kırsalda ise toprak sahipleriyle sınırlıdır. Ayrıca 18.yüzyılda partiler oluşmaya başlamış ve 19. yüzyılda iki partili bir sistem ortaya çıkmıştır. İkinci Charles (1630-1685) döneminde oluşan, ona muhalif olan ve sonradan Liberal Parti’ye dönüşen Whigler ile İkinci Charles taraftarı olan ve sonradan Muhafazakar Parti’ye dönüşen Troyler, parlamentonun demokratikleştirilmesi reformlarını gerçekleştirmişlerdir. 1832’de Whigler, Reform Yasası ile oy verme hakkını toplam yetişkinlerin yüzde 7’sine, 1867’de ise Troyler, İkinci Reform Yasası ile oy verme hakkını yüzde 16’ya çıkarmışlardır. 1884 Üçüncü Reform Yasası ile tarım işçilerinin de oy verme hakkını elde etmesiyle erkeklerin tamamı oy kullanabilir hale gelmiştir. Kadınlar ise oy verme hakkını 1918’de elde etmiştir. Oy verme hakkının yaygınlaşması ile birlikte parlamenter kulüplerinden modern partilere dönüşen siyasi partiler ise, demokrasinin araçları olacak şekilde güçlenmişlerdir (Roskin, 2014:31-33).

 

İngiliz Kurumları ve Seçim Sistemi

İngiltere Parlamentosu, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası’ndan oluşmaktadır. Güçlü olan meclis, seçimle göreve gelen milletvekillerinin olduğu Avam Kamarası’dır. 650 milletvekili beş yıllığına seçilmektedir. Avam Kamarası, siyasal sistem içindeki en güçlü kurumdur. Bildiğimiz anlamda bir anayasa mahkemesi olmayan İngiltere’de, Avam Kamarası’nın basit çoğunlukla aldığı bir kararla bile anayasa değiştirilebilmektedir. Avam Kamarası’nda kabul edilen yasa, onaylanması için Lordlar Kamarası’na gönderilir. Lordlar Kamarası’nın mali olmayan konulardaki yasa tasarılarını bir yıl bekletme hakkı vardır. 1911 ve 1947’de çıkan Parlamento Yasaları, Lordlar Kamarası’nın, tasarıların yasalaşmasını bir yıldan fazla geciktirmesine izin vermemektedir. Büyük ve disiplinli bir çoğunluğa sahip olan başbakanın Avam Kamarası üzerindeki etkisi, Avam Kamarası’nın özgür ve bağımsız olma niteliğini azaltmakta, bu sebeple başbakanın yetkilerini denetleme konusunda Lordlar Kamarası daha aktif rol almaktadır. Yasalar onaylanmak için en son Kraliyet’e gönderilmekte, Taç’ın ise veto yetkisi bulunmamaktadır -İngiltere’de 1707’den beri Kraliyet veto yetkisini kullanmamaktadır-.(Roskin, 2014:46-50).

Seçmen yaşının 18 olduğu İngiltere’de, Avam Kamarası’na seçilme yaşı 21’dir. Lordlar Kamarası’nda ise, 1999’da Parlamento’da kabul edilen Lordlar Yasası ile miras yoluyla gelen asilzadelerin çoğunu parlamento dışına çıkartarak, kalıtsal olarak devam eden Lordların sayısını dokuz yüzlerden, 92’ye düşürmüştür. 1958’den beri çeşitli konularda sivrilmiş ve milli gurur haline gelmiş seçkin Britanyalılar, ömürlük asiller sıfatıyla, Bölgenin Lord’ları ya da Lady’leri olarak hayatları süresince atanmaktadırlar. Lordlar Kamarası’nda, 92 miras yoluyla gelen Lord, 26 üst düzey papazla beraber, geri kalanı ömürlük asillerden oluşan, yaklaşık yedi yüz asil vardır (Roskin, 2014:49).

Dar bir anlamda İngiliz Parlamentosu ve idari kurumlarını belirtmek için Westminster Modeli terimi kullanılmaktadır. Yürütme gücü genellikle tek partili ve dar çoğunluk hükümetlerinde toplanmaktadır. Bu sebeple koalisyon hükümetlerine nadiren rastlanılan İngiltere’de, hükümet, çoğunluğu elinde tutan partinin üyelerinden oluşmaktadır. Seçim sisteminin yarattığı bir durum olarak, ezici üstünlükten yoksun bir çoğunluğu temsil eden hükümet, geniş miktarda politik gücü elinde bulundurmaktadır. 1974’te olduğu gibi nadiren kurulan azınlık hükümetlerinin yanında, 1945 sonrası kurulan tek koalisyon örneği, Mayıs 2010 seçimlerinden sonra kurulan hükümettir (Lijphart, 2014:25-29). Hükümet meclisin güvenine dayanarak çalışmaktadır. Avam Kamarası güvensizlik oyu ile başbakanı düşürme yetkisine sahiptir. Başbakan ise, İngiliz sisteminin temel taşıdır. Kabineyi seçen, kontrol eden ve parlamentonun en büyük partisine başkanlık eden başbakan, istediği her düzenlemeyi parlamentodan geçirme gücüne sahiptir. Avam Kamarası’nın, hükümeti oyları ile görevden alabilmesine rağmen, parlamento içindeki disiplinli ve kaynaşmış bir çoğunluğun başındaki başbakan ve hükümet, açık bir şekilde parlamento karşısında daha güçlüdür. İktidarın üstün bir hükümetin elinde toplanması karşısında, İngiliz yönetim sistemi seçimli diktatörlük olarak tanımlanabilmektedir (Roskin, 2014: 42-45).

İngiliz siyasal hayatı, Muhafazakâr Parti ve İşçi Partisi olmak üzere, iki büyük parti tarafından idare edilmektedir. Meclisteki büyük çoğunluğu bu iki büyük parti oluşturmakta ve hükümetler yine bu iki parti tarafından kurulmaktadır (Lijphart, 2014:30). Westminster türü parlamentarizmdeki çoğunlukçu seçim sistemi, siyasal sistemin iki partinin kontrolü altında olmasını sağlamaktadır (Hekimoğlu, 2009:128).

İngiliz seçimleri, her seçim bölgesinden tek bir adayın seçildiği, dar seçim bölgesi ilkesine göre yapılmaktadır. Seçimler tek turludur. Bir adayın seçilebilmesi için rakiplerinden daha fazla oy alması yeterlidir (Çam, 2000:73). Çoğunluk oyunu alan ya da çoğunluğun olmadığı durumlarda en yüksek azınlık oyunu alan adayın kazandığı bu sistem, yüksek derecede orantısız sonuçlar yaratmaktadır. En yüksek oyu alamayan bir partinin bile seçim galibi olabilmesini sağlayan bu sistemden dolayı, İngiltere çoğunlukçu demokrasi olarak değil, nispi çoğunlukçu bir demokrasi olarak tanımlanmaktadır. Tatil günü olmamasına rağmen, perşembe günleri düzenlenen seçimlerde, Avam Kamarası’ndaki 650 milletvekilliği sandalyesinden çoğunluğu elde eden parti hükümeti kurmaktadır. Fakat seçim sisteminden kaynaklanan bu durumun sonucu olarak, çoğunluk partisinin, muhalefet partisine göre parlamentodaki milletvekili sayısının farkı, partilerin seçimlerde aldığı oy oranı arasındaki farka göre daha fazladır ve iktidarı kazanan partinin başarısını hak ettiğinden daha fazla göstermektedir. Örneğin, 2005 seçimlerinde İşçi Partisi, yüzde 35,2 oy oranı ile 646 sandalyeden 355’ini kazanarak çoğunluğu elde etmiştir (Lijphart, 2014:31,32).

İngiliz seçmeni de, seçim sisteminin yarattığı iki partili sisteme uyum sağlayıp, başta gelen iki partiden birine oy vermediği takdirde oyunun etkili olmayacağının bilinci ile bu iki partiden birine oy vererek, sistemin işleyişini sürdürmesine katkı sağlar. Aşırı solu benimsemiş seçmenler İşçi Partisine, aşırı sağı benimsemiş seçmenler ise Muhafazakâr Partiye oy vererek etkili olmaya çalışmaktadır (Çam, 2000:74,75). İki partili sistemde, birbiriyle yarış içindeki iki parti, siyasetin merkezinde yer alan seçmenleri kazanmak için ılımlı merkezi siyasetleri savunmaktadır. Bu sistem geniş çaplı seçmen kitlesinin merkezde bulunduğu durumlarda daha etkili olmaktadır. İngiltere’de 1945 sonrası siyasal sistem tam olarak iki partili sistemi yansıtır. İktidar, belirli sürelerde iki büyük parti arasında el değiştirmektedir. Sistem genellikle üçüncü bir partinin varlığı ile görüntü değiştirmemektedir (Lijphart, 2014:89-91).

İki büyük partiden biri olan İşçi Partisi, bir kitle partisidir. Ferdi üyeliklerin az olduğu partide, esas yandaşları kolektif üyelik denilebilecek dernekler, kulüpler ve işçi sendikaları oluşturmaktadır (Çam, 2000: 61). İşçi Partisi kendi içinde sol ve sağ kanatlara bölünmüştür. İşçi Partisi solu, militan sendikacılık ve entelektüel radikalizm geleneğinden gelir ve sanayinin millileştirilmesini, zenginlere daha yüksek vergiler getirilmesini ve nükleer silahlardan vazgeçilmesini savunmaktadırlar. İşçi Partisinin sağ kanadı ise ılımlı ve merkezcidir. Bazı refahçı uygulamaları benimsemesine rağmen, sanayiye el koymak veya yüksek gelirlilerden ek vergiler talep etmemektedir. Tony Blair ile birlikte partinin sağ kanadı kazanmış, bu durum partinin mevcut başkanı Jeremy Corbyn’e kadar devam etmiştir (Roskin, 2014:74-76).

Muhafazakâr parti ise bir kadro partisidir. Muhafazakâr Parti ile Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası’nda bulunan Muhafazakâr üyeler anlaşılmaktadır (Çam, 2000: 65). Pragmatik bir parti olan Muhafazakâr Parti de, geleneksel Toryler ve Thatchercılar olmak üzere, iki kanada ayrılmaktadır. Geleneksel Toryler, herkesin çıkarını dikkate alan ve işleri geleneksel yollarla halletmek isteyen, tek-ulusçu bir parti istemektedir. Thatchercı kanat ise devleti etkisiz hale getirip, ekonomiyi olabildiğince özgürleştirmek istemektedir (Roskin, 2014:76,77).

8 Haziran 2017 İngiltere Erken Seçimleri

Başbakan May, 2020’de yapılacak genel seçimlerin erkene alınmasını parlamentoya önerirken, Brüksel ile başlayacak olan Brexit görüşmelerine çok daha güçlü girmeyi hedeflemekteydi. Anket sonuçlarının Muhafazakâr Parti’yi yaklaşık yirmi puan önde göstermesi ve İşçi Partisi’nin yeni lideri Corbyn’in kendi partisi içinde yaşadığı sıkıntılar ile Başbakan May’in 2015 seçimlerine göre çok daha fazla bir çoğunluk elde edeceği tahmin ediliyordu. Fakat Muhafazakâr Parti’nin seçim kampanyası boyunca Brexit’e ağırlık vermesi ve pazarlıklar konusunda taviz vermeyeceğini açıklaması, Brexit’e evet vermiş ama şimdi pişmanlık duyan İngilizler başta olmak üzere, birçok seçmeni daha yumuşak bir ayrılığı savunan İşçi Partisi’ne çekmiştir. İşçi Partisi’nin, muhafazakârların aksine seçim kampanyası boyunca Brexit’i ön planda tutmak yerine, genel seçimin gerektirdiği kapsayıcı önerilerde bulunması, beklenilenin üzerinde bir başarı sağlamasına yardımcı olmuştur.

Yüzde 42,5 oy oranı ile istediği başarıyı elde edemeyen muhafazakârlar, rakibi İşçi Partisi’nin oylarını yüzde 40’a yükseltmesini de engelleyemediler. Katılım oranlarının yüzde 69’la 1997’den beri en yüksek seviyeye geldiği bu seçimde, İşçi Partisi’nin aldığı yüksek oy oranın bir nedeni olarak genç seçmenleri sandığa getirmeye ikna etmiş olması görünmektedir. Genç seçmenlerin yoğun olduğu bölgelerde katılım oranlarının arttığı ve 18-24 yaş arasındaki gençlerin çoğunluğunun İşçi Partisi’ne oy verdiği görülmektedir.

Muhafazakâr Parti, 650 sandalyeli Avam Kamarası’nda 318 sandalye kazanarak, çoğunluğu kaybetti. İşçi Partisi 268 milletvekili kazanırken, Liberal Demokratlar yüzde 7,4 oy oranı ile 12 sandalyenin sahibi oldu. 2015 seçimlerine göre 19 milletvekili kaybeden İskoç Ulusal Partisi (SNP) ise, yüzde üç oy oranı ile 35 milletvekili kazandı. SNP’nin oy kaybı, İskoçya’daki olası bir bağımsızlık referandumu sonucunun yine hayır olabileceğini göstermektedir. Kuzey İrlanda merkezli aşırı sağ parti Demokratik Birlik Partisi (DUP) ise yüzde 0,9 oy oranı ile 10 milletvekili kazandı.

DUP, erken seçimlerin hemen ardından Muhafazakâr Parti’ye azınlık hükümetini kurmasında destek vereceğini açıklamıştı. Doğum kontrolüne, kürtaja, evrime, LGBT ve göçmenlere karşı olan DUP, siyasi yelpazenin aşırı sağında yer almaktadır. Muhafazakâr Parti içinde rahatsızlığa neden olan bu yakınlaşma sonucu, DUP’un aşırı politikalarının merkez siyaset alanında yer bulmasından korkulmaktadır. Taraflar, 26 Haziran 2017 tarihinde azınlık hükümetinin koşulları üzerine anlaşma sağladılar. DUP emeklilerin sosyal haklarında kesintiyi öngören bazı seçim vaatlerinden vazgeçilmesi ve Kuzey İrlanda bölgesel yönetimine ek mali kaynak ayrılması karşılığında azınlık hükümetini desteklemeyi kabul etti. Başbakan May için kısa vadede işe yaraması düşünülen bu anlaşmanın, uzun vadede Muhafazakâr Parti içindeki hoşnutsuzlukları büyüteceği beklenmektedir.

İşçi Partisi'nin birçok konuda kamu hizmetlerinin devletleştirilmesi, kemer sıkma politikalarına son verilmesi, gelir vergisinin arttırılması ve ulusal sağlık hizmetlerini güçlendirerek bugüne kadar ki özelleştirmelerin geri döndürülmesi gibi, “üçüncü yol” ile arasına mesafe koyan bu tür önerilerinin halk arasında bir karşılığı olduğu görülmektedir. Merkezden uzaklaşarak, siyasi yelpazenin daha fazla soluna kayan İşçi Partisi gibi, Muhafazakâr Parti’de giderek sağa doğru kaymaktadır. Muhafazakâr Parti’nin aşırı sağcı UKIP’in söylemlerinin bir kısmını devralması, UKIP’in seçimlerde düşük oy almasına yol açmıştır. Haziran seçimleri hem Muhafazakâr Parti’nin, hem de İşçi Partisi’nin merkezden uzaklaşıp giderek marjinalleştiği bir seçim olmuştur.

DİAM Araştırma Asistanı

Buğra Kadir Koçer

Kaynakça

Çam, E. (2000). Çağdaş Devlet Sistemleri. İstanbul: Der

Hekimoğlu, M, M. (2009). Anayasa Hukukunda Karşılaştırmalı ‘’Demokratik Hükümet Sistemleri’’ ve Türkiye. Ankara: Detay.

Lijphart, A. (2014). Demokrasi Modelleri Otuz Altı Ülkede Yönetim Biçimleri ve Performansları. (G. Ayas ve U. U. Bulsun, Çev.) İstanbul: İthaki

Roskin, M. (2014). Çağdaş Devlet Sistemleri: Siyaset, Coğrafya, Kültür. (B. Seçilmişoğlu, Çev.) Ankara: Adres

Yayla, A. (2015). Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler. Ankara: Adres