Ana Sayfa
Analizler
Polonya Yargı Reformu ve Lizbon Antlaşması Madde 7'nin Uygulamaya Konulması
POLONYA YARGI REFORMU VE LİZBON ANTLAŞMASI MADDE 7'NİN UYGULAMAYA KONULMASI

POLONYA YARGI REFORMU VE LİZBON ANTLAŞMASI MADDE 7'NİN UYGULAMAYA KONULMASI

            Tarihi sık sık acılar, savaşlar ve işgallerle dolu olup, II. Dünya Savaşı sırasında bağımsız cumhuriyetinden edilerek önce Nazi Almanya’sının, sonra Sovyetler Birliği'nin işgali altında kalan Polonya, hem faşist hem de komünist yönetimleri bu süre zarfında çok acı bir şekilde tecrübe etmiştir. 1948 sonrası Sovyetler Birliği'nin uydu devletlerinden biri olan Polonya Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla ülkede anti-demokratik bir yönetim faaliyet göstermiş ve bu durum ülkede demokratik bilinç adına gelişmelerin yavaşlamasına sebebiyet vermiştir. 1980 sonrası reformist Dayanışma Sendikasının (Solidarność) ortaya çıkması, 1968 Brejnev Doktrini'nin bu hareketi durdurmak için uygulanmaması ve daha sonra da tamamen yürürlük dışı bırakılması üzerine yapılan seçimler sonucu reformist hareketin iktidara gelmesi, 1990 yılında ilan edilen Polonya Cumhuriyeti'nin doğuşunda rol oynamıştır. Polonya, bu tarihten itibaren Batı dünyasıyla hızlı bir uyum sürecine girmiş ve bu süreci 1996 yılında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), 1999 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyeliği ve 2004 yılında Avrupa Birliği üyelikleri izlemiştir.

            Çok partili demokratik seçimlerin yapıldığı Polonya'da, en son gerçekleştirilen 2015 yılı parlamento seçimlerinde Jarosław Kaczyński önderliğindeki muhafazakâr milliyetçi, göçmen karşıtı ve Avrupa Birliği'ne ters politikalarıyla bilinen Hak ve Adalet Partisi (Prawo i Sprawiedliwość, PiS), %37.58'lik oy oranıyla alt meclis Sejm'de 460 sandalyeden 235'ini ve üst meclis Senato'da 100 sandalyeden 61'ini kazanıp, rakibi Yurttaşlık Platformu'na karşı (Platforma Obywatelska, PO) önemli bir zafer ilan ederek tek başına iktidar olma avantajını elde etmiştir. Ayrıca gene 2015 yılı içerisinde düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimleri neticesinde PiS tarafından aday gösterilen Andrzej Duda'nın ikinci turda oyların %55.84'ünü alarak Polonya'nın yeni cumhurbaşkanı seçilmesi hiç şüphesiz ki,  Hak ve Adalet Partisi temelli ideolojinin ülke içindeki ve dışındaki etkilerini hatırı sayılır ölçüde desteklemiştir.

            Bunlarla birlikte, bu seçimlerden sonra 2016 yılında gündeme gelen ve Katolik Kilisesi tarafından desteklenen, ancak ülke genelindeki yoğun halk protestoları neticesinde geri çekilen, hastalık ve tecavüz durumlarında dahi kadınlara karşı kürtaj yasağı getiren yasa tasarısı, Polonya Katolik Başpiskoposunun hükümete yönelik yaptığı pazar günleri ülke genelinde mağazalara çalışma yasağı getirilmesi çağrısı, protestolar neticesinde daha sonra geri çekilecek olmasına karşın hükümet tarafından gazetecilerin meclis binasından haber yapmasının kısıtlanmasının planlanması[i],  mültecilere karşı uygulanan kapalı sınır politikası neticesinde Polonya'nın Avrupa Birliği tarafından kendisine verilen mülteci kotasına uymaması[ii], ülkede Müslümanlara ve yabancılara karşı ırkçı saldırıların hızla artmasına karşılık hükümetin bu konuda etkili bir adım atmaması gibi durumlar Polonya'nın adının, daha çok otoriteleşme, dini etkinin devlet kurumları üzerinde hâkimiyet kurmaya başlaması, demokratik değerlerden uzaklaşma ve Avrupa değerlerine karşıt bir tutum içinde bulunmayla birlikte anılmasında etkili olmuştur. Ayrıca, seçimlerin hemen ardından dönemin başbakanı Beata Szydlo'nun kurduğu Polonya hükümeti, Anayasa Mahkemesi'nin bağımsızlığına müdahale ederek beş Anayasa Mahkemesi üyesinin tayinini de feshetmiştir.[iii] Bu durum da dikkat çeken bir gelişme olarak ses getirmiştir.

            Bütün bu düzenlemelere ek olarak, 2017 yılı içerisinde bizzat Cumhurbaşkanı Duda tarafından yargıda reform paketi hazırlanmış, bu paket Hak ve Adalet Partisi tarafından mevcut sistemin “sadece seçkin sınıfa hizmet ettiği ve yozlaştığı” gerekçesiyle, komünizm döneminden kaldığı için bir takım değişikliklere ihtiyaç duyduğu iddia edilen yargı sisteminde reform yapılması amacıyla desteklenmiştir. Söz konusu yasa tasarısındaki değişikliklerden biri hükümete Yüksek Mahkeme üyelerinin tamamını anında görevden alma ve yargı çevrelerine danışmadan üyeleri atama yetkisi verirken, bu durumu aynı zamanda başsavcılık görevini yürüten adalet bakanının inisiyatifine bırakmaktadır.[iv] Bu tasarı ülke içinde ciddi tartışmalara mahal vermiş ve geçtiğimiz temmuz ayında ülke geneline yayılan gösterilerde binlerce Polonyalı tarafından protesto edilmiştir.

            Yapılacak reformun, ülkenin komünizmden demokrasiye geçişinin ardından yargıdan tasfiye edilmeyen eski komünistleri “temizlemeyi” amaçladığı temeline dayandırılmasına karşılık; muhaliflerin, komünist olduğu iddia edilen yargıçların zaten yıllar içinde emekli olduğunu, mevcut kadrolar içinde en yaşlı yargıçların 1980’li yılarda komünist rejime muhalif olan hukukçulardan oluştuğu ve daha genç olanların ise zaten komünist dönemde mesleğe başlamadığı ve bu tasarının "yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünün ihlaline sebep olacağı" tezleri[v] tartışmanın Polonya sınırlarını aşarak Avrupa Birliği içinde Polonya'nın hukuk devleti olma vasfının tartışılmasına neden olmuştur.

            Bu durum Fransız Le Monde Gazetesi'nde "PiS'in Yasama Çılgınlığına Son!" başlığı altında "...şimdiye kadar tek bir Polonya hükümeti bile adaylık kriterlerini sorgulamamıştı. Şimdi [yargı reformunun getirdiği] yasalar bunu yapıyor ve Avrupa'nın birliğini tehlikeye atıyorlar. PiS'in yasama çılgınlığı son bulmalı.”[vi] şeklinde yer alırken günlük 220.000 tirajlı Hollanda gazetesi De Volkskrant'ta ise “Her ne kadar kültür farklılıkları olsa da Polonya, Avrupa ailesinin bir üyesi. Brüksel akıllıca davranmalı ve Polonyalıların Moskova'yla yaşadıkları deneyimler nedeniyle Brüksel'in dayattığını düşündükleri her konuda aşırı hassas tepki vermesini anlayışla karşılamalı. Aynı zamanda AB'nin PiS hükümetini komünist sistemlerin hatalarını tekrar etmekten alıkoyması, Polonyalıların da yararına olacaktır. Kimse eski sistemin, partinin hâkimi telefonla arayıp işleri hallettiği, eski 'telefon adaleti' sistemi zamanlarına geri dönmek istemiyor. Avrupa'nın uyarılarının ne kadar işe yaradığını zaman gösterecek."[vii] şeklinde yer almıştır. Gene aynı gazetede "Doğu ile Batı Arasındaki Yeni Uçurum" başlıklı yazı mevcut duruma bir taraftan Polonya ve Avrupa Birliği içinde aynı politik söylemi paylaştığı Macaristan açısından bakış sunarken, öteki taraftan uyarı yapmayı da ihmal etmemiştir. Söz konusu yazıda “Demir Perde yıkıldı. Onun yerini fikri bir uçurum aldı. Varşova ve Budapeşte hükümetleri, aşırı muhafazakâr ve aşırı milliyetçi. ... Brüksel onlar için yeni kazandıkları ulusal egemenliklerini tehdit eden 'yeni bir Moskova' sanki. ... Polonya ve Macaristan, Müslüman [sığınmacı] almaktan yana da değiller. Çünkü homojen ve Hıristiyan toplum yapılarının bozulacağını düşünüyorlar. Böylesi bir gerçek algısı Batı Avrupa'nınkinden çok farklı. ... Şimdi olaylar tırmanma riskiyle karşı karşıya. Gerek İtalya'dan gerek diğer Batı ülkelerinden daha şimdiden yükselen seslere göre, kulağınızı tıkarsanız başınıza geldiğinde anlarsınız, deniyor.”[viii] şeklinde bir durum değerlendirmesinde bulunulmuştur.

            Yürürlüğe konması hedeflenen yargı reformunun Polonya'da kitleler tarafından protesto edilmesi ve Avrupa Birliği üye ülkeleri içinde dahi tartışılmaya başlanmasıyla beraber Avrupa Birliği'nin resmi kanadından Polonya hükümetine uyarı niteliğinde bir açıklamada bulunulmuştur. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, Lizbon Antlaşması'nın 7. maddesinin uygulanabileceğini söylemiştir. Timmermans, sosyal medyada paylaştığı mesajında "Son gelişmeleri göz önüne aldığımızda, 7. maddeyi yürürlüğe koymaya yaklaşıyoruz" yazmıştır.[ix] Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas da AB’nin Polonya’ya olası yaptırımlarını desteklediğini belirtmiştir. “Hukukun üstünlüğüne saygı göstermeyenler, kendilerini siyasi olarak izole etmeyi göze almış demektir” diyen Mass, “AB, bu duruma kayıtsız kalamaz. Hukukun üstünlüğü ve demokrasi birliğin temelidir” ifadelerini kullanmıştır.[x] Bu ifadeler üzerine Polonya hükümetine yakın haber portalı Wpolityce.pl, Polonya'daki yargı reformu konusundaki yorumları yüzünden Alman medyasını ve siyasetçilerini eleştirerek, “Bir dönem dünya savaşı çıkarmış, beş Polonyalıdan birini öldürmüş, ülkemizi yakıp yıkmış olan ve müttefik kuvvetlerinin demokrasiyi zorla öğrettikleri eski işgalcilerimizin şimdi kalkıp bize demokrasi dersi vermeye çalışmaları, şu sıralar 'sürgünde' bulunan, korumaları altındaki Donald Tusk'ı yerine koymak üzere demokratik yollarla seçilmiş mevcut hükümeti nasıl değiştirebilecekleri üzerine kafa yormaları paranoyakça değil mi? ... Almanların ateşe körükle gittiği Polonya ile AB arasındaki yapay çatışma, bizde hayata geçirilemeyen, ama somut olarak Almanya'daki hukuk normlarından hiçbir farkı olmayan reformlarla ilgili. Aynı mesele Almanya'da 'hukuk düzeni', bizdeyse 'hukuk devletinin yıkımı' adını alıyor.”[xi] yorumunu yapmış ve çifte standart imasında bulunmuştur.

            Ancak buna rağmen hem ülke içinden, hem de ülke dışından gelen yoğun tepkiler neticesinde Cumhurbaşkanı Duda geri adım atarak bizzat kendi hazırladığı yasa tasarısını veto edeceğini açıklamıştır. Yaptığı açıklamada “Yasayı yeniden meclise göndereceğim. Bu da 3 değişiklikten ikisinin veto edileceği anlamına geliyor. Yani Yüksek Mahkeme ile Ulusal Yargı Konseyi’ne yapılacak atamalar konusu" şeklinde ifadeler kullanıp iki düzenlemeyi de veto etmiştir. Bu olayın ardından Avrupa Komisyonu tarafından, Polonya'daki tartışmalı yargı reformunun geri çekilmesi için hükümete bir ay süre verilmiş ve aksi takdirde yaptırımlar uygulanabileceği uyarısında bulunulmuştur. Veto edilmemiş olan, Adalet Bakanı'nın alt mahkeme başkanlarını atamasını sağlayacak olan yasayla ilgili açıklama gelmiş; Timmermans, "Anayasa Mahkemesi'nin bağımsızlığını geri tesis etmenin vakti geldi. Ayrıca, adli sistemi değiştiren yasalar geri çekilmeli ya da bu yasalar Polonya Anayasası ve Avrupa standartlarıyla uyumlu hale getirilmelidir" demiştir.[xii] Bu açıklamaya ek olarak da, Yüksek Mahkeme yargıçlarını işten çıkarma veya emekliliğe zorlama gibi bir süreç olursa Komisyon'un derhal 7. Maddeyi devreye sokabileceği kaydedilmiştir.[xiii]

            Aralık 2017'nin başına gelindiğinde ise yargı reformu hareketinden bağımsız olarak Avrupa Birliği Komisyonu, Konsey kararlarına rağmen İtalya ve Yunanistan'da biriken mültecileri almayı reddeden Polonya, Macaristan ve Çekya'yı Avrupa Adalet Divanına şikâyet etmiştir.[xiv]

            Bu sırada 2015 seçimlerinden bu yana tek başına iktidarda bulunan Hukuk ve Adalet Partisi hükümetinin başbakanı Beato Szydło'nun parti yönetiminin kararı neticesinde istifa etmesi üzerine, Cumhurbaşkanı Duda tarafından, PiS lideri Kaczynski'ye yakın bir isim olup Szydlo'nun kabinesinde Kalkınma ve Maliye Bakanlığı görevini sürdüren Mateusz Morawiecki başbakanlığa atanmış ve 11 Aralık 2017'de görevini teslim almıştır. Başbakan Morawiecki, başbakanlığın yanı sıra Kalkınma ve Maliye Bakanlığındaki görevine de devam edecektir.[xv]

            Gene Aralık 2017 içerisinde Cumhurbaşkanı Duda tarafından hukukun üstünlüğünü ihlal ettiği iddia eden yasaların, revize edilmiş versiyonları tasarılaştırılmış ve meclise gönderilmiştir. Muhalifler ise bir değişikliğin olmadığını iddia etmişlerdir.[xvi] Yargıçların atanması ve görevdeki yargıçlar hakkındaki şikâyetlerin incelenmesi gibi görev ve yetkileri bulunan Ulusal Polonya Yargı Konseyinin üyelerinin, yargıçlar tarafından değil parlamentonun beşte üçlük çoğunluğuyla seçileceğini düzenleyen bu tasarı meclis tarafından kabul edilmiştir.[xvii] Yasanın kabulü üzerine bazı göstericiler tarafından ülkede protesto gösterileri düzenlenmiştir. Polonya'nın yeni başbakanı Mateusz Morawiecki ise, Brüksel'deki AB zirvesi sırasında yaptığı açıklamada AB Komisyonu'nun Birlik antlaşmasının yedinci maddesine dayanan prosedürü, açıklamasını yaptığı haftanın sonraki haftasında başlatmasını beklediklerini söylemiştir.[xviii] Bu açıklamadan sonra hükümete yakın haber portalı Wpolityce.pl'ye göre Avrupa Birliği'nin bir yaptırım süreci başlatma olasılığının asıl nedeni, Polonya'nın sığınmacı politikasıdır. Söz konusu yazıda "Çok kültürlülük sevdanız için ölecek değiliz" vurgusu yapılarak “AB'nin seçkinleri geniş çaplı bir saldırıya geçti. Gözlerine aklıselimi ve yurttaşlarının güvenliğini, sol seçkinlerin ve onların çocukça ideolojilerinin aptallığından daha önemli gören asi Polonya'yı kestirmiş durumdalar. ... Sığınmacıları ülkemize almamakta ısrar edersek 7. maddeyi devreye sokmak, mali cezalar uygulamak ve AB'nin karar mekanizmalarından dışlanmakla tehdit ediliyoruz. ... Ne var ki, savaş çoktan kendi bölgelerine geldi bile. Bizleri bekleyen, daha önce nafile uyarmaya çalıştığımız terör ve yıkım. ... Ama sizin çok kültürlülük sevdanız uğruna biz ölecek değiliz.” denilmektedir.[xix]

            Nitekim 20 Aralık 2017 tarihine gelindiğinde, Başbakan Morawiecki'nin öngörüsü haklı çıkmış ve ajanslar tarafından Avrupa Komisyonunun, yargının bağımsızlığına müdahale edildiği gerekçesiyle Lizbon Antlaşması'nın 7.maddesini uygulamaya koyduğu haberi bildirilmiştir. Bu konu üzerine açıklama yapan Timmermans, "Bugün büyük üzüntüyle Madde 7'yi işleme koyduğumuzu açıklıyoruz. Ancak ortada olan gerçekler bize başka seçenek bırakmadı." demiştir. PiS parti sözcüsü Beata Mazurek ise bu durumun sebebinin muhalefet partisinin Polonya'yı Avrupa Birliği'ne şikâyet etmesi ya da Polonya'nın Müslüman göçmenleri kabul etmeyi reddetmesi olabileceğini ifade etmiştir.[xx]

            2007 yılında, Avrupa Birliği'ne üye ülke sayısının o dönemki genişlemelerle neredeyse iki katına çıkması sonucu kurumsal yapının ve karar alma mekanizmalarının reforme edilmesi amacıyla Lizbon'da gayrı-resmi bir zirve düzenlenmiş ve bu zirveyi müteakiben Lizbon Antlaşması akdedilmiştir. Bu anlaşma üye ülkelerin onay sürecinin ardından 2009 yılında yürürlüğe girmiştir. [xxi] İlgili antlaşmanın 7.maddesi ise aynı antlaşmanın 2.maddesinde belirtilen değerlerin bir üye devlet tarafından ciddi biçimde ihlaline yönelik açık bir risk bulunduğu durumlarda, Avrupa Konseyi’nin bu durumlara karşı alabileceği önlemleri ve ihlali yapan ülke aleyhine uygulamaya koyabileceği yaptırımları düzenlemektedir. Burada öncelikle bilinmesi gerekli olan durum 7. Maddenin uygulamaya konmasını sağlayabilecek ve gelecekte ihlal edilme riski altında bulunabilen değerlerin türüdür. Antlaşmanın 2. Maddesi, insan haklarına saygı değerlerini esas alarak bu değerleri; insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin haklarını da dahil ederek tanımlamış; hemen ardından bu değerlerin çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, dayanışma ve cinsiyet eşitliğinin hakim olduğu bir toplumda, üye devletler için ortak olduğu durumunu teyit etmiştir.[xxii] İşte 7.madde bu değerlerin korunması esasına dayanmaktadır.

            Madde 7'nin ilk fıkrası ihlale yönelik açık bir risk bulunup bulunmadığının tespitine yöneliktir. Bu fıkraya göre Konsey, üye devletlerin üçte birinin, Avrupa Parlamentosu'nun veya Avrupa Komisyonu'nun gerekçeli önerisi üzerine ve parlamento muvafakatiyle, 2. Maddede belirtilen değerlerin bir üye devlet tarafından ciddi biçimde ihlaline yönelik açık bir risk bulunduğunu üyelerinin beşte dört çoğunluğuyla tespit edebilmektedir. Bu tavsiye öncesi ilgili üye devlet, Konsey tarafından dinlenilir ve bu devlete usulünce tavsiyelerde bulunulabilir. Konsey, bu tespitin dayandığı gerekçelerin güncelliğini düzenli aralıklarla kontrol etmektedir.[xxiii] İkinci fıkra ise doğrudan ihlalin bulunup bulunmadığının tespitine yöneliktir. Bu fıkraya göre AB Zirvesi, üye devletlerin üçte birinin veya Avrupa Komisyonu'nun önerisi üzerine ve Avrupa Parlamentosu'nun muvafakati ile 2. Maddede belirtilen değerlerin bir üye devlet tarafından ciddi ve sürekli biçimde ihlal edildiğini oybirliğiyle, ilgili üye devleti gözlemlerini sunmak üzere davet ettikten sonra tespit edebilmektedir.[xxiv] Burada dikkat edilmesi gereken noktalardan biri birinci fıkrada beşte dört çoğunluk şartı gerekmekteyken bu durum ikinci fıkrada oybirliği şartına dönüşmektedir, çünkü tespit edilen durumun niteliği ihlale yönelik açık bir risk bulunup bulunmadığının tespitinden ciddi ve sürekli bir ihlalin bulunup bulunmadığının tespitine evrilmiştir. İkinci fıkra içeriğince bir ihlal tespiti bulunması durumu ve nitelikli oy çokluğunun sağlanması şartıyla, ilgili üye devletin hükümet temsilcisinin Konsey'deki oy hakları da dâhil, antlaşmaların bu üye devlete uygulanmasından kaynaklanan haklardan bazılarının askıya alınmasına kadar gidebilecek olan bir süreç üçüncü fıkra hükümlerince başlatılabilmektedir. Her şeye rağmen ilgili üye devletin antlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerinin bağlayıcılığının her halükarda devam edeceği de üçüncü fıkranın son cümlesinde kendisine yer bulmuştur.[xxv] Bütün bu süreçlerden sonra, Konsey, üçüncü fıkrada bulunan tedbirlerin alınmasına neden olan durumun değişmesine bağlı olarak, bu tedbirlerin de değiştirilmesine ya da kaldırılmasına yönelik adımlara nitelikli oy çoğunluğuyla karar verebilme hakkını dördüncü fıkrada düzenlemiştir.[xxvi]

            Sonuç olarak, 7. maddenin uygulamaya konabileceği yönünde ilk uyarıların gelmeye başladığı dönemlerden beri Polonya'nın sıkı ilişkiler içinde olduğu bir diğer Birlik üyesi ülke olan Macaristan'ın, Polonya lehine oy kullanacağını baştan açıklaması[xxvii], ciddi ve sürekli ihlalin tespiti ve akabinde yaptırımlar için oy birliği şartı getiren 7. Maddenin 2.fıkra hükmünün uygulanma ihtimalinin imkânsızlığına yol açmaktadır. Gene de bu durum 7. Maddenin Polonya aleyhinde uygulamaya geçirilmeye çalışılması bakımından, Polonya'ya şimdiye kadar verilmiş en üst düzey tepki sayılmaktadır.

DİAM Araştırma Asistanı

Yavuz Furkan Öztürk

 


[i] Polonya hükümeti medyaya sansürden vazgeçti, Deutsche Welle, 2017, http://www.dw.com/tr/polonya-h%C3%BCk%C3%BCmeti-medyaya-sans%C3%BCrden-vazge%C3%A7ti/a-37066689

[ii] AB Ülkelerinin 'Mülteci' Duyarsızlığı konulu infografik çalışması, Diaspora Araştırmaları Merkezi, 2017

[iii] Polonya'da yargı reformuna tepki, Deutsche Welle, 2017, http://www.dw.com/tr/polonyada-yarg%C4%B1-reformuna-tepki/a-39809202

[iv] Polonya Cumhurbaşkanı, tartışmalı yargı reformu tasarısını veto edecek, Euronews, 2017,   http://tr.euronews.com/2017/07/24/polonya-cumhurbaskani-duda-tartismali-yargi-reformu-yasasini-veto-edecegini

[v] aynı haber, bkz. iv

[vi] PiS'in yasama çılgınlığına son, Le Monde, 2017, https://www.eurotopics.net/tr/182868/ab-polonya-daki-yargi-reformunu-durdurabilir-mi , orijinal kaynak için: http://www.lemonde.fr/idees/article/2017/07/31/nous-ne-voulons-pas-que-la-pologne-quitte-l-union-europeenne_5166842_3232.html

[vii] Polonya ne olursa olsun AB ailesinin üyesi, De Volkskrant, 2017, https://www.eurotopics.net/tr/182868/ab-polonya-daki-yargi-reformunu-durdurabilir-mi , ilgili gazetenin ana sayfası için: https://www.volkskrant.nl/

[viii]  Doğu ile Batı arasında yeni bir uçurum,De Volkskrant, 2017, https://www.eurotopics.net/tr/182868/ab-polonya-daki-yargi-reformunu-durdurabilir-mi , ilgili gazetenin ana sayfası için: https://www.volkskrant.nl/

 

[ix] Brüksel'den Polonya'ya yaptırım uyarısı, Deutsche Welle, 2017, http://www.dw.com/tr/br%C3%BCkselden-polonyaya-yapt%C4%B1r%C4%B1m-uyar%C4%B1s%C4%B1/a-39761589

[x] aynı haber, bkz. iv

[xi] Almanya bu işe karışmamalı, wpolityce.pl, 2017, https://www.eurotopics.net/tr/182868/ab-polonya-daki-yargi-reformunu-durdurabilir-mi , orijinal kaynak için: https://wpolityce.pl/polityka/351169-tacheles-reden-na-prosbe-czytelnikow-niemiecka-wersja-tekstu-piotra-cywinskiego-spor-polski-z-ue-przesadzi-o-randze-naszego-kraju-w-europie

[xii] AB'den Polonya'ya yaptırım tehdidi, Deutsche Welle, 2017, http://www.dw.com/tr/abden-polonyaya-yapt%C4%B1r%C4%B1m-tehdidi/a-39846966

[xiii] aynı haber bkz. xii

[xiv] AB Komisyonu Polonya, Çekya ve Macaristan'ı Mahkemeye Verdi, Deutsche Welle, 2017, http://www.dw.com/tr/ab-komisyonu-polonya-%C3%A7ekya-ve-macaristan%C4%B1-mahkemeye-verdi/a-41692311

[xv] Polonya'da Morawiecki dönemi başladı, Anadolu Ajansı, 2017, http://aa.com.tr/tr/dunya/polonyada-morawiecki-donemi-basladi/1001874

[xvi] Polonya'da tartışmalı yargı reformu, Habertürk, 2017,  http://www.haberturk.com/yerel-haberler/13781591-polonyada-tartismali-yargi-reformu

[xvii] Polonya'da tartışmalı yargı reformu, Deutsche Welle, 2017, http://www.dw.com/tr/polonyada-tart%C4%B1%C5%9Fmal%C4%B1-yarg%C4%B1-reformu/a-41720170

[xviii] Polonyalılardan yargı reformuna şarkılı protesto, Deutsche Welle, 2017, http://www.dw.com/tr/polonyal%C4%B1lardan-yarg%C4%B1-reformuna-%C5%9Fark%C4%B1l%C4%B1-protesto/a-41807228

[xix] Çok kültürlülük sevdanız için ölecek değiliz, wpolityce.pl, 2017, https://www.eurotopics.net/tr/191442/polonya-yi-ab-yaptirimlari-mi-bekliyor , orijinal kaynak için: https://wpolityce.pl/blogi/lech-makowiecki/904-nie-bedziemy-umierac-za-multi-kulti

[xx] AB, Polonya'nın oy hakkını elinden alabilecek Madde 7'yi işleme koydu, BBC Türkçe, 2017, http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42426773

[xxi] Lizbon Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/lizbon-antlasmasi.tr.mfa

[xxii] "Birlik, insan onuruna saygı, özgürlük, demokrasi, eşitlik, hukukun üstünlüğü ve azınlıklara mensup kişilerin hakları da dahil olmak üzere insan haklarına saygı değerleri üzerine kuruludur. Bu değerler, çoğulculuk, ayrımcılık yapmama, hoşgörü, adalet, dayanışma ve kadın-erkek eşitliğinin hakim olduğu bir toplumda üye devletler için ortaktır."

[xxiii] "Konsey, üye devletlerin üçte birinin, Avrupa Parlamentosu’nun veya Avrupa Komisyonu’nun gerekçeli önerisi üzerine ve Avrupa Parlamentosu’nun muvafakatini aldıktan sonra, 2. maddede belirtilen değerlerin bir üye devlet tarafından ciddi biçimde ihlaline yönelik açık bir risk bulunduğunu üyelerinin beşte dört çoğunluğuyla tespit edebilir. Konsey, bu tespiti yapmadan önce ilgili üye devleti dinler ve aynı usule göre hareket ederek bu devlete tavsiyelerde bulunabilir. 

Konsey, bu tespitin dayandığı gerekçelerin geçerliliğini sürdürüp sürdürmediğini düzenli olarak kontrol eder."

[xxiv] "Avrupa Birliği Zirvesi, üye devletlerin üçte birinin veya Avrupa Komisyonu’nun önerisi üzerine ve Avrupa Parlamentosu’nun muvafakatini aldıktan sonra, 2. maddede belirtilen değerlerin bir üye devlet tarafından ciddi ve sürekli biçimde ihlal edildiğini, ilgili üye devleti gözlemlerini sunmak üzere davet ettikten sonra, oybirliğiyle tespit edebilir."

[xxv] "Konsey, 2. paragraf uyarınca bir tespitte bulunulması halinde, ilgili üye devletin hükümet temsilcisinin Konsey’deki oy hakları da dahil, Antlaşmalar’ın bu üye devlete uygulanmasından kaynaklanan haklardan bazılarının askıya alınmasına nitelikli çoğunlukla karar verebilir. Konsey bu kararı verirken, askıya alma işleminin gerçek ve tüzel kişilerin hak ve yükümlülükleri üzerindeki muhtemel etkilerini göz önünde bulundurur. 

İlgili üye devletin Antlaşmalar’dan kaynaklanan yükümlülükleri, her hâlükârda bu devlet için bağlayıcı olmaya devam eder."

[xxvi] "Konsey, sonradan, 3. paragrafta belirtilen tedbirlerin alınmasına neden olan durumun değişmesine bağlı olarak, bu tedbirlerin değiştirilmesine veya kaldırılmasına nitelikli çoğunlukla karar verebilir."

[xxvii] AB'nin aykırı sesleri: Polonya ve Macaristan, Anadolu Ajansı, 2017

http://aa.com.tr/tr/dunya/abnin-aykiri-sesleri-polonya-ve-macaristan/986085